Krizin Kıskacındaki Bayilerimiz Nereye Koşuyor…
Türkiye’nin en büyük üretici hali olan Antalya Yaş Meyve Sebze Toptancı Hali’nin tam bir yangın yerine döndüğü bir dönemde bu yazıyı kaleme almak gerçekten zor oldu.
Krizin tam ortasındayken yapılacak tespitlerin ne önemi olabilir ki.. Tam anlamı ile hep KAZAN & KAZAN olarak söylenen ama gerçekte KAZI ve KAZAN ilkesinin en acımasızca yaşanıldığı bir dönemden geçiyoruz. Gün geçmiyor ki batan, çeki karşılıksız çıkan veya çeki yazılmasından dolayı zor duruma düşen, el değiştiren, piyasadan çekilen firma, bayi, ihracatçı, tedarikçi, tüccar, komisyoncu olmasın. Genel ekonomik krizin yangın yerine döndürdüğü piyasalarda dolaşan isimlerin, herkesin kıskançlıkla baktığı, yerinde olmak istediği ve örnek gösterilen kişi ve firmalar olması yaşanılanların sadece kötü yönetilen şirketlerin veya işletme bilgisine sahip olmayan kişilerin birer eksikliği ve sonucu olarak açıklanabilir mi?
Bu yazıyı ekonomik kıskacın içindeki zirai ilaç ve gübre bayilerimizi ele alarak sınırlamak niyetindeyim. Elbette bunun yeterli olmamasına rağmen en azından sorunun bir yönüne ne kadar doğru yaklaşabilirsek diğer bölümlerine dair değerlendirmelerimizi de o derece isabetli yapabiliriz düşüncesindeyim.
2012 yılı başlangıcındaki verilere göre Türkiye‘de 6 bin 275 Bitki Koruma Ürün Bayii, 3 bin 47 Tohumluk Bayii, 7 bin 829 Gübre Bayii bulunmaktadır. Toplamda sayıları 16 bini aşan bayiler, üreticilere aynı zamanda tarım danışmanlığı hizmeti de götürmektedir. Bu sayının bayi yanındaki teknik ekipleri ve diğer çalışanları da ilave edersek 50.000 kişinin direk olarak tarımsal girdi alımı, satışı ve tedarikinde yer aldığını rahatlıkla görebiliriz. Buna da bu girdileri üreten, pazarlayan firma ve kuruluşları da kattığımızda bu sayının 100.000’lere ulaştığını kabul edebiliriz. Tarım sektörünün can damarını teşkil eden bu bölümdeki asıl sorunlar çözülmediği takdirde tarımsal üretimin ve ürünlerin iç ve dış pazarlardaki satış, pazarlama faaliyetlerinin istenilen seviyelere gelemeyeceğini görmemiz gerekiyor.
Bunun en açık kanıtını da Türkiye genelinde; 60'ı il merkezi, 663'ü ilçe merkezi ve 1005'i kasaba veya köy merkezinde olmak üzere 32 bin 144 yerleşim biriminde toplam 1675 birim tarım kredi kooperatifi, 16 bölge birliği ve bir merkez birliği ile, kırsal alanda yaşayan 1.1 milyon çiftçi ailesine (aile fertleriyle birlikte yaklaşık 7,5 milyon kişiye) ulaşan Türkiye Tarım Kredi Kooperatiflerinin özellikle yaş meyve sebze tedariki, satışı ve pazarlaması yönündeki dikkat çekici girişimlerinden sonuç alınamamış olması göstermiyor mu? Bu yöndeki çabaların da tüm imkan ve kaynaklarının doğru kullanılmasına, yöneticilerinin tüm iyi niyet ve özverili çalışmalarına rağmen devasa bir kurumun bile sektörün yapısal sorunları karşısında nasıl çaresiz kaldığını geçmiş girişimlerinde gözlemledik. Başka bir deyişle tarım sektörünün kılcal damarlarını oluşturan yaş meyve sebze sektöründe ürünlerin paraya dönüştürülmesi ve bu paranın en alt birimlere kadar dağılımındaki tıkanmanın nelere yol açtığını hep birlikte yaşıyoruz. Sadece Suriye’deki gelişmelerin bile ülkemizdeki tüm patates üreticilerini veya sıcak para girişlerinden dolayı değerlenen Türk lirasının ihracatçıyı nasıl vurduğunu görebiliyoruz. Asıl sıkıntı yapısal örgütlenme sorununu çözemeyen, iç ve dış pazarlara bilinçli ve örgütlü depoculuk ile kontrolü elinde tutamadan giriş yapan üreticilerimizin, tüccarların ve ihracatçılarımızın ekonomideki tüm iç ve dış faktörlere artık fazlası ile açık hale geldiğini görmemiz gerekiyor.
Sadece 2011 yılında 520 zirai mücadele bayisi kapanmıştır. Bu kapanmalarda elbette ekonomik krizin yanı sıra, sektörde yaşanan olumsuzlukların da büyük etkisi olduğu açıktır. Gidişata baktığımızda bu sayının 2012 yılı sonunda iki katına çıkacağını şimdiden söylememiz yanıltıcı olmayacaktır. Bu bayilerin bir iki yıl sonra tekrar bu sektöre girmek isterse de bayilik ruhsatlarının yok sayılması ve yeniden sınav şartı aranması da dikkat çekici bir mevzuatın varlığını da göstermektedir.
Bu yazımızda;
-
Bitkisel üretimdeki ilaç kalıntısı ve diğer sorunların entegre mücadele uygulamaları kapsamında çözülmesi amacıyla; biyolojik ve kültürel mücadele ürünlerine verilen desteklerin arttırılması,
-
Ruhsatsız ve aşırı dozda ilaç kullanımının önüne geçmek amacıyla Çiftçi Kayıt Defterlerinin denetim altına alınması,
-
Barkod sisteminde kullanılan yazılımların standart hale getirilerek, tek merkezden denetlenebilir olması,
-
Yazılı ve görsel medyada gerçekleştirilecek eğitsel yayınlarla üreticilerin, sürdürülebilir kaliteli üretim yapmalarının sağlanması,
-
Pestisitlerle doğrudan iç içe çalışan zirai ilaç bayilerinin fiili hizmet tazminatından yararlandırılarak erken emekli olabilmeleri için gereken düzenlemelerin yapılması,
gibi bayilerimizin günlük çalışmalarını etkileyen onlarca faktörü ele almak istemiyorum.
Çünkü var olma savaşı veren bayilerimizin ekonomik krizden sağ çıkabilme ve işlerine devam edebilmelerinin koşullarını basitçe ifade etmek istiyorum. Uzun vadelerle üreticiye yapılan satışların, yurtdışı tatil ve çeşitli promosyonlarla nedeniyle satın alınan ve genelinde sahada sonuç aldırmayan ama üreticiyi üzmesine rağmen yüksek kar oranı bırakan malzemelerin (gübre, ilaç v.b.), teknik bilgi ve gelişimi takip edememekten kaynaklı kişisel gelişim eksikliklerinin, sıkça başvurulan ters valör uygulamalarına bel bağlayan anlamsız ve geçici finansal çözümlerin, karşı dükkanda faaliyet gösteren bayiyi sadece fiyat rekabeti ile geçmeye çalışmanın artık yeni dönemde kimseye faydası olmayacaktır. Üreticiye uzun vadeli mal verebilme ve üreticinin artan borçları nedeniyle bayiye olan bağımlılığı, bayilik müessesinin artık güçlü değil zayıf yanını oluşturmaktadır.
Yukarıdaki tespitleri elbette hesap kitap yapan bayilerimiz için özetlemeye ve ne yapılmamasını ifade etmek için sıralamaya çalıştım.
O halde NE YAPILMALI ?
Ağustos 2012