İşletmelere yönetici atamaları yapılırken yönetim becerilerine değil teknik bilgiye bazen de sadece satış becerilerine bakılıyor. Bu nedenle işletme yöneticileri karşı karşıya kalacakları zorluklara ve işletme içi dirençlere karşı hazırlanmıyor. Ana eğilim olarak da yönetim becerilerinden yoksun işletme yöneticilerinin sayısı giderek artıyor. Tarımsal işletmelerin birim maliyet hesaplarından, bütçe ve verimlilikten uzaklaşmaları durumunda artan rekabet koşullarına nasıl dayanacakları merak konusu olabiliyor.
21.10.2013
1393
İşletmelere yönetici atamaları yapılırken yönetim becerilerine değil teknik bilgiye bazen de sadece satış becerilerine bakılıyor. Bu nedenle işletme yöneticileri karşı karşıya kalacakları zorluklara ve işletme içi dirençlere karşı hazırlanmıyor. Ana eğilim olarak da yönetim becerilerinden yoksun işletme yöneticilerinin sayısı giderek artıyor. Tarımsal işletmelerin birim maliyet hesaplarından, bütçe ve verimlilikten uzaklaşmaları durumunda artan rekabet koşullarına nasıl dayanacakları merak konusu olabiliyor.
Özellikle bitkisel üretim alanında yer alan fide, fidan, sebze üretimine yönelik modern seracılık alanında faaliyet gösteren tarımsal işletmeler incelendiğinde yukarıdaki saptamamızı haklı kılan sayısız örnek bulabiliyoruz. Hatta ciddi büyüklükteki işletmelere sahip firma üst yönetimlerinin rakip firmaların bu beceriksizliklerini görerek firma batma beklentileri içerisine girdiklerini biliyorum. Geriye dönüp kendi içlerine bakmadan bu beklentiye girmeleri de ayrı bir ironi oluşturuyor. Bu beklentiyi, eski kazançların kalmaması karşısında ne yapacaklarını bilememe olarak yorumluyorum.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ve çoğu gelişmiş Avrupa Birliği ülkelerinde orta düzey yöneticilerin yıllık minimum 50 saat kişisel gelişim eğitimi alma zorunluluğunu dikkate aldığımızda; Türkiye’de tarımsal işletmelerin genel stratejik bakışlarındaki eksikliklerin ana temelini anlayabiliriz diye düşünüyorum. Dünya’nın hiçbir yerinde birkaç haftada yönetici yetiştirildiği görülmemiştir. Bunun zamana yayılması gerektiğini sanırım herkes kabul eder. Eğitime tabi tutulan yönetici adaylarının aldıkları eğitimi uygulamaya koymalarını da zamana yaymak gerekiyor. Doğal olarak yöneticisinin geliştirilmeye çalışıldığı bir işletmede yer alan ast, üst ve çalışma arkadaşlarının da dengeli ve paralel bir şekilde sürece dahil edilmesi gerekmektedir.
Yapılan araştırmalarda, ekip yönetimi, ilişki yönetimi, kendileri ile ilgili farkındalık, sorun – çatışma yönetimi, motive etme, değişim yönetimi, farklılıkların yönetimi, yaratıcılık ve pro-aktiflik gibi konuların özellikle yetersiz yöneticilerin en çok zorlandıkları alanlar olduğu görülmektedir.
İşletme sahipleri bu konular beni neden ilgilendirir diyebilir! Ki bunlarla uğraşmanın vakit kaybı olduğunu söyleyen yüzlerce işletme sahibini 20 yıldır gözlerimiz kapalı bir şekilde dinlemekteyiz! Birim maliyetlerin azaltılmasının, kalite ve verimliliğin arttırılmasının ancak bu eğitim ve gelişim sürecinin sonunda yakalanabileceğini ve sürdürülebilir bir işletmenin de bu değerler üzerinde inşa edilebileceğini yıllardır konunun uzmanlarınca anlatılamadığını gördüm. Bugüne kadar ucuz iş gücünü, sadece fiyatı en düşük ve uzun vadeli ödeme kolaylığı olan girdileri kullanarak piyasada rekabet etmeyi düşünen işletme sahiplerinin bu tür değerlere önem vermesini ve sabır göstermesini zaten beklemiyorum. Ama yolun sonuna gelindiğinin bilinmesi gerekiyor. Allah’ın Arabı diye küçümsediğimiz Fas’tan bugün gemi ile Rusya pazarının önemli yerlerinden biri St. Petersburg’a domates sağlıklı ve güvenli bir şekilde indirilebiliyor. Bizim için rakip olan bir çok ülkede, her türlü alıcıya hitap edebilecek düşük maliyetli ve rekabet edebilir sebze ve meyvelerle bir üretim ve pazarlama sisteminin rahatlıkla yaratılabildiğini görüyoruz.
Öncü konumunda ve örnek alınabilecek farklı sektörlerin deneyimlerinin dikkate alınması önem arz etmektedir. Bu deneyimlerin de, tarım sektörüne uyumlu ve gelişmeye açık hale getirilmesinin doğal olarak işletme sahiplerinin inisiyatiflerine bağlı olduğunu düşünüyorum.