Başta buğday, mısır ve çeltik olmak üzere tahıllar, dünyada ana besin kaynağı olarak bilinir. Özellikle küresel ısınma, nüfus artışı ve biyoyakıt hammaddesi olarak kullanılmaya başlanması gibi faktörlerin etkisi altında tahılların üretim – tüketim dengelerinde izlenen bazı olumsuzluklar “gıda krizlerinin” ana nedenlerinden biridir. Sağdaki grafikten de izleneceği gibi üretimdeki düşüşlerin ardından baş gösteren ekonomik krizlerin salt spekülasyonlarla açıklamaya çalışmak ne derece doğrudur? Bütün bunlar bir tarafa, doğrusal artıştaki dünya tahıl tüketimi yarınlarda nasıl karşılanabilecek? Hemen bazı rahatlatıcı haberlerden bir demet:
-
Biyoyakıtlar tahılları devre dışı bırakacak;
-
Kurağa dayanıklı mısır çeşitleri devreye giriyor;
-
Dünya tahıl stoklarında önemli değişikliklerin yaşanmaması;
-
2020’lere doğru her ürüne artan talep, buğdayda düşecek;
-
Bazı ürünlerde dekara verim dünya rekorları kırmaya devam ediyor (Çeltik Veriminde Dekara 2,24 Tonluk Dünya Rekoru, http://blog.milliyet.com.tr/gidakrizivebilim).
Buna karşın dünya tahıl üretimini tehdit eden bir seri kısıtla da karşı karşıyayız:
-
Avustralya Buğday İhracatçısı Olmaktan Çıkıyor;
-
Küresel ısınmanın ayak sesleri duyulmaya başlandı;
-
Tarım iş gücündeki yaşlanma yarınki üretim için büyüyen bir tehdit;
-
Tarım alanlarının tarım dışına kaydırılması vs.
Bu saptamaları bir kenara bırakıp 2013 yılında buğdaydan başlayarak dünya tahıl üretim tahminlerine bir göz atalım. FAO’nun bir raporuna göre 2013 yılında, bir önceki yıla göre %4,3 lük fazlalıkla 690 milyon ton ürün beklenmektedir. Söz konusu artışta, fiyat yükselmeleri nedeniyle Avrupa’da buğday ekim alanlarının genişlemesi, 2012 yılında kuraklık nedeniyle Rusya’da yaşanan verim düşüklüğünün toparlanması gibi nedenler sıralanabilir. Rusya’nın 2012 buğday hasat tahmini 38 milyon ton iken 2013 tahmini %40 artışla 53 milyon ton olmuştur. Bu iki yıl farkı 2013 için Kazakistan’da %47, Ukrayna’da %23 ve Türkiye’de ise %2 biçimindedir. AB’deki artış %4,5 olarak tahmin edilirken, iklim koşulları da zaten bu beklentiyi doğrulamaktadır. Çin ve Pakistan da rekor üretim beklentisi içindedirler. Artış yaşayacak bir başka ülke de Arjantin’dir (%24). Fakat başta ABD olmak üzere Hindistan, İran, Mısır ve Özbekistan’da 2013 buğday üretimin bir yıl öncesine göre olumsuz etkileneceği görünmektedir.
[youtube=http://youtu.be/XmniKHiYpW8]
Güney Yarıküre’de başlayan mısır hasadı geçen yıla göre %9’luk bir artışı işaret etmektedir. İkinci ürün ekilişlerinin de devam ettiği Arjantin’de ekim alanı her ne kadar %8 kadar daralmışsa da 2013 yılında rekor bir mısır ürünü beklenmektedir. Aynı doğrultuda bir beklenti de Güney Afrika’da izlenmektedir.
Çeltikte de 2013 yılı için olumlu beklentiler yaşanmaktadır. Asya için bu artış %5, Arjantin için %2 ve Brezilya için %3,7 civarında tahmin edilmektedir.
Tahılların 2013 yılı üretim tahminleri bu şekilde özetlenirken, bunların stoklarına da bir göz atmakta yarar olsa gerek. 499 milyon ton olarak tahmin edilen dünya tahıl stoku 2012’den %2,7 yani 14 milyon ton daha düşüktür. Buna rağmen söz konusu stoğun tüketime oranı yine de %20’nin üstündedir.
Şimdi 1960’larda 1,37 milyar hektar tarım alanı ile 3,5 milyar insanı besleyen dünyanın, 2010’lara gelindiğinde 1,53 milyar hektar alanda 7 milyar insanı besleyebildiğine şahit oluyoruz. Diğer taraftan 2050’lerde olasılıkla daha da daralacak tarım alanları ile ve özellikle küresel ısınma koşullarında 9 milyar insanı nasıl besleyebileceğini ucu açık bir soru olarak herkesin kafasında beklemektedir. Bu soru, özellikle yarınki tüketicinin daha fazla günlük kalori gereksinimi, tarım kesimindeki yaşlanan nüfus, bitki ıslahı ile birim alandan kaldırılan ürün artışının yıldan yıla düşüşe geçtiği günümüzde daha da önem kazanmaktadır.
Söz konusu soru ülkemiz için sorulduğunda iyimser yanıtlar alınabilir. Arazi toplulaştırmalarından, desteklemeye kadar uzanan idari kararların yönetimlerce titizlikle ele alınacağı varsayılabilir. Fakat bugün tohumculukta da yaşanan o “yarıyol materyali” sağlayacak kuruluş eksikliğinin kapatılması konusuna, yeterli titizliğin gösterildiğini söyleyemeyiz. Yüzlerce kültür bitkisinin, onlarca alternatifi ve çok sayıda mikroekoloji için yeni çeşitlerin geliştirilmesi konusu ulusal bir atılım gerektirmektedir. Üretici birlikleri, tohumculuk camiası, Bakanlık ve Üniversiteleri bir çatı altına toplayacak bir üst birim (Brezilya’daki “EMBRAPA” örneği, Brezilya’nın Tarımsal Mucizesi (https://nacikgoz.wordpress.com)) Türkiye’nin her ekoloji için en yüksek verimi veren çeşit ve tohumluk sorununu çözebilecektir.
Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz