1915 yılında Çanakkale Savaşı’na Anzak birlikleri içerisinde katılan Yeni Zelanda ve Türkiye arasında 100 yıl önce başlayan dostluk ilişkisi ekonomik anlamda da giderek güçleniyor.
Yeni Zelanda’yı bir pazar olarak görebilecek Türk şirketler’e seslenen Büyükelçi Curr, 4.5 milyon nüfusla belki küçük bir pazar gibi göründüğünü fakat dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin’e ürün satmak isteyen şirketlerin, Çin’le serbest ticaret anlaşması olması sebebiyle Yeni Zelanda üzerinden bu köprüyü kurabileceğini belirtti.
Bu nüfusla en büyük 55. ekonomi olduklarını belirten Curr, neredeyse 90 milyon nüfuslu Vietnam’dan daha büyük bir ekonomi olduklarını vurguladı. Asya Pasifik bölgesinde birçok serbest ticaret anlaşması yaptıklarını belirten Büyükelçi, dünyanın yükselen pazarı Asya’ya ürün ve hizmetlerin Yeni Zelanda üzerinden gidebileceğini belirtti. Curr “Yeni Zelanda’yı Asya Pasifik’e açılan bir kapı olarak düşünün” diyerek, bu yükselen pazarı bir fırsat olarak gören Türk işadamlarına seslendi. Dil avantajına da vurgu yapan Curr, “Türk işadamları İngilizce ile rahatlar ve Yeni Zelanda’nın resmi dili İngilizce olduğu için bu da artı bir avantaj” diye ekledi.
100 yıl sonra sağlıkta işbirliği için geliyorlar
“2015 çok özel bir yıl. Yeni Zelanda Türkiye olan dış ticaretini kesinlikle yükseltmek istiyor. İki ülke arasında tarihi, insan bağlarının olduğu bir dayanışma ilişkisi içinde. Şimdi istediğimiz ise bu sahip olduğumuz harika ilişkinin üzerine ekonomik ve ticari ilişkileri de kuvvetlendirerek yükseltmek.” diye konuşan Büyükelçi bu yıl bu kapsamda üç etkinlik düzenlediklerini belirtti. Bu etkinliklerde Yeni Zelandalı ve Türk şirketlerin birbiriyle tanışmasını sağlayacaklarını belirten Curr, Türk pazarında Yeni Zelandalı şirketlerin özellikle uzman oldukları konularda bilinirliğini artırmayı hedeflediklerini ifade etti. 21 Mayıs’ta Çırağan’da Yeni Zelanda Ticaret ve Kalkınma Ajansı desteğiyle sağlık hizmetleri sektörü ile ilgili bir etkinlik yapılacağını belirten Curr, ikinci bir etkinliğin altyapı projeleriyle ilgili olacağını belirtti.
Curr, Türkiye ve Yeni Zelanda’nın ortak bir sorunu olduğunu, bunun da iki ülkenin de deprem bölgelerinde yer aldığını belirterek, altyapı projelerinin deprem güçlendirme çalışmalarında Yeni Zelanda’nın dünya lideri olduğunu belirtti. Deprem sırasında en önemli altyapıların, havaalanlarının, ulusal müzelerin, meclis binalarının, hastanelerin korunmasının çok önemli olduğuna değinen Büyükelçi, Sabiha Gökçen Havalimanı’nın deprem güçlendirmesinin de yine Yeni Zelanda uzmanlığıyla gerçekleştirildiğinin altını çizdi.
İstanbul’u bölgesel merkez olarak görüyoruz
Yıl boyunca iki ülkenin ticari bağlarını güçlendirmek ve ikili ticaretini artırmak için yapılacak etkinliklerden üçüncüsü ise tarım sektörüyle ilgili olacak. Dünyanın en büyük tarım ihracatçılarından biri olan Yeni Zelanda, özellikle süt ve süt ürünleri sektörünün en büyük tekil ihracatçısı Fenterro adlı şirkete de evsahipliği yapıyor. Curr, Yeni Zelanda’nın çok güçlü bir tarım sektörü olduğunu vurguladı. Çin ve Avustralya’nın en büyük iki pazarı olduğunu fakat Ortadoğu’nun da çok önemli bir pazar olduğunu belirten Curr, “Şirketlerimizin çok dinamik ve hareketli bir ekonomisi olan Türkiye’yle çok ilgileniyor, son yıllarda ekonominin büyümesi muazzamdı. İstanbul’u tüm bölgeye hizmet sağlayabilecek bir merkez olarak görüyorlar. Dünyanın toplam GSYH’sinin yüzde 40’ına İstanbul’dan dört saatlik uçuşla ulaşabiliyorsunuz. Bu yüzden burada olmak istiyoruz” dedi.
Tarifeler düşerse Türk tarım sektörüne yeni FDI gelir
Yeni Zelanda’dan Türkiye’yle ilgilenen en büyük şirketlerin tarım sektöründe olduğunu belirten Büyükelçi, Fenterro gibi tarım devlerinin Türkiye’de süt ürünleri sektöründe faaliyet gösteren şirketlerle joint venture arayışında olabileceklerini, fakat en büyük engellerinin tarım ürünlerine getirilen tarifeler olduğunu söyledi. Et ürünlerinde tarifenin yüzde 25 gibi bir rakam olduğunu belirten Curr, süt ürünlerinde tarifenin ise yüzde 180 olduğunu vurguladı. “Bu tarifelerin düşürülmesiyle ülkeye giren yeni üreticiler, rekabetle sektörün kalitesini artırır, arkalarından doğrudan yabancı yatırımı da ülkeye getirirler.”
Özelleşen sağlık sektörüne katma değer yaratmak istiyoruz
Curr, mayıs ayında İstanbul’da sağlık hizmetleriyle ilgili bir etkinlikleri olacağını belirterek “Bazı şirketlerimiz sağlık hizmetlerine enformasyon bilişim sistemleri geliştirmekte uzmanlar. Uyku apnesi gibi bazı hastalıklar için çok gelişmiş teknolojiler sağlayan şirketlerimiz var. Ayrıca bütün bunların ötesinde hastaneler sadece sağlık hizmetinin değil güvenlik ihtiyacının da çok önemli olduğu kurumlar. Hastane güvenliği konusunda dünya çapında uzman şirketlerimiz de Türkiye’deki gelişen sağlık hizmetlerine katma değer sağlamak için tedarikçi olmak istiyor.” diye konuştu.
Yeni Zelanda uzmanlığı Türkiye’de zaten kullanılıyor
Kamuoyunda çok bilinmese bile aslında günlük hayatımızda kullandığımız pek çok ürün ve hizmetin Yeni Zelanda menşeyli olduğunu belirten Yeni Zelanda Ticaret ve Kalkınma Ajansı Ülke Müdürü Gökşin Duman “Gizlilik sebebiyle adını sayamayacağım bazı önemli binaların korumaları Yeni Zelandalı şirketler tarafından yapılıyor, her gün geçtiğimiz viyadüklerin - örneğin Mecidiyeköy viyadüğü - deprem güçlendirme çalışmaları da Yeni Zelandalı şirketler tarafından sağlanıyor” diye konuştu.