Yöre insanlarının da katıldığı keşifte, “cehennem çukuru” denilen madenin devasa büyüklükteki açık ocağının doğada yarattığı korkunç manzara gözler önüne serildi. Köylüler ise, ürünlerinin son yıllarda veriminin düşmesinden şikayetçi.
BİLİME PANKARTLI MESAJ
Yıllardır süren mücadelelerin ardından el değiştiren ve projesini yenileyen şirketin yaptığı yeni çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporunun kabul edilmesi kararına karşı açılan davanın keşfi yapıldı. Keşfe, yöre köylüleri, ekoloji ve meslek örgütleri ile seçim öncesi son çalışmalarını yapan siyasi partiler katıldı. Keşif alanına gelirken yapılan eylemde “2. ÇED oyununu bozacağız” pankartları öne çıkarken, “Bilim yaşamı ve insanı savunur” pankartı ile de keşif heyetindeki bilim insanlarına seslenildi. Jandarmanın yoğun önlem aldığı keşif öncesi köylüler ve yaşam savunucuları “Çaldağı bizimdir bizim kalacak”, “Nikelci şirket Çaldağı’nı terk et” sloganları ile madene yürüdü, köylülere HDP, CHP ve MHP milletvekili adayları da destek verdi.
BÜYÜK TEHLİKE
Madenin tel örgütlerle çevrili alanının önünde taraflar bilirkişi heyetine sorularını ve görüşlerini sundu. ÇED olumlu kararının iptalini isteyen TMMOB’ye bağlı Kimya, Çevre, Metalurji, Ziraat, Jeoloji mühendisleri odaları ile EGEÇEP ve Ekoloji Kolektifi gibi ekoloji örgütleri madenle ilgili eleştirilerini dile getirdiler. Yapılan eleştirilerde madenin işletildiği Gediz Havzası’nın tarımsal ve biyoçeşitlilik açısından önemi, faaliyetin yarattığı riskler ve bunun yöredeki canlı yaşamına etkileri, su kullanımı, asit kullanımının tarıma etkileri, madene verilen ÇED raporunun eksiklikleri gibi birçok konuda görüşler dile getirildi.
200 BİN AĞAÇ KESİLMİŞ
Konuşmaların ardından maden sahası içinde yapılan keşifte şirketin birkaç yıl önce çam ormanı olan dağın yamaçlarından 200 bini aşkın ağacı kestiği ve alanı tıraşladığı görüldü. Madenin deneme üretimi için kazılan açık ocak çukurunun büyüklüğü kadar, doğayı nasıl tahrip ettiği de bir kez daha gözlenirken, madenin pasa döküm alanı da gezildi. Şirketin nebati toprak depo alanı olarak belirlediği yerdeki çatlamış toprağın görüntüsü Çaldağı’nı bekleyen tehlikenin de büyüklüğünü ortaya seriyordu.
Keşif sırasında ayrıca arazide 2 tane arkeolojik sit alanı bulunduğu ve bunların da alelade bir şekilde çevrildiği dile getirildi. Yaklaşık 4 saat süren keşfin son durağı madenin deneme üretimi yapılan tesisleri oldu. Yığın liç alanları ve atık havuzlarının yanı başında bulunan 300 yıllık pelit ağacının gölgesinde 86 yaşındaki Muammer Arabulan konuştu. Şirket müdürünü, sorduğu sorularla terleten Arabulan, “Bu toprakları bitirdiniz mi buradaki yaşamı bitirirsiniz” dedi. Arabulan şirket yetkililerini defalarca çağırmalarına rağmen panellere gelmediğini de belirterek, “Söyleyecek sözünüz olsa gelirdiniz, demek ki yok” diye konuştu.
‘ÜZÜMLERİMİZİN KALİTESİ DÜŞTÜ’
Sami Yaktı: (Zeytin Üreticisi): 200 dönüme yakın zeytin üretimi yaptığım bir çiftliğim var. Asitle uğraşılıyor, bu asit yağmurunu yok etmek mümkün mü? Muhakkak çok büyük zararı olacak. Biz musibetleri örmeden nasihatlerin kıymetini anlayamıyoruz. Biz bu tesisi istemiyoruz.
Zeynel Yaşar (Sarıbey köyünden): Çiftçilik yapıyorum. Bu topraklar, bu bağlar, bu erik bahçeleri bizim çocuklarımız gibidir. Biz bu topraklar olmazsa yaşayamayız. 2004 yılından bu yana korkuyla yaşıyoruz. Tarımın en büyük gereksinimlerinden biri su. Su olmayınca üretim yapamayız. Bu suyu, bu maden kullanırsa biz nasıl üretim yapacağız? Sakartepe’de kireç taşı için dinamit patlatılacak. Tozu bize geldiğinde halimiz ne olacak. Biz bu toz altında üretim yaptığımızda bu ürünleri kim yer, kim alır?
Nuri Pala: (Çitçi, Turgutlu Üzüm Tarım Kooperatifleri Başkanı): Gediz vadisi, dünyanın en mümbit arazileri arasındadır. Binlerce insan geçimini sağlıyor. Her yıl binlercesi de tarım işçisi olarak istihdam yaratıyor. Ben 70 yaşındayım ama benim torunlarım var. Her şeyi bilimsel yapmamıza rağmen geçen yıl ağustosta yağan yağmurlar nedeniyle üzümlerimizin kalitesi düştü. Bizim ekmeğimizle oynamasınlar.
Türkan Köse: Benim bulunduğum ovada 200 ağaç eriğimiz vardı, kurudu, 52 eriğimiz kaldı. Buradan yağan asit, ağaçların üzerine geliyor ve ağaç kuruyor. Dün eşimle beraber gene iki ağaç kestik ve şu an 5 ağacımız da kurumak üzere. Yol boylarında kesilen ağaçların haddi hesabı yok. Ege Ovası’nda 6 yıldır verim düştü, ağaçlar kuruyor, domateslerin yarısı kuruyor. İçtiğimiz sulara kadar bu asit iniyor. Bize de yazık, ne gerekiyorsa yapılsın.Çağrılarında bulundular....