Tam olarak karşılığını bilmesek de cümle içinde kullanılışını duya duya ne olduğunu tahmin ettiğimiz kelimeler var. 'Sera gazı' onlardan biri. Sürekli azaltılması gerektiğinden bahsedildiğine göre kötü biri olmalı! Şaka bir yana atmosferde ısı tutma etkisi en güçlü olan sera gazının artmasının başlıca sebeplerinden biri hayvancılık. Hayvanların geviş getirirken havaya saldıkları metan gazı çevreye büyük zarar veriyor. Yani biz yıllarca o şekilde öğrendik. Hayvanların gezegene verdiği tek zarar bununla sınırlı değil. Çölleşmenin de ana sebebi hayvanların aşırı otlatılması. Bunu da ders kitaplarından ve tarıma, hayvancılığa yön veren otoriterlerden bildik. Bir de çevreci örgütlerle vegan savunucularından. Zimbabveli biyolog Allan Savory de çok uzun yıllar bunun doğruluğuna inanan hatta bu uğurda 40 binden fazla filin öldürülmesine sebep olmuş bir isim. Bir zamanlar hayvancılığı çölleşmenin birincil sebebi sayarken şimdilerde 'sadece hayvancılık bizi kurtarabilir' diyor. Tabii otlatmanın doğru yönetilmesi kaydıyla.
Savory'nin bu keskin dönüşü, çiftlik hayvanlarının azaltıldığı ya da uzaklaştırıldığı bölgelerde çölleşmenin azalmak bir yana daha da fazlalaştığını gözlemlemesi ile olmuş. Yönünü ileriye değil geçmişe doğru çevirmeye karar veren Savory, çiftlik hayvanlarının eski çağlarda olduğu gibi büyük sürüler halinde otlatılmasının 'dünyayı kurtaracağı' sonucuna varır. "Çok açık bir şekilde çölleşmenin sebeplerini anlamadık" sözü, kendisini bildi bileli çevresel yıkım ve biyolojik çeşitliliğin azalmasıyla mücadele eden Savory'ye ait. Ona bu sözü söyleten sebebi şöyle açıklıyor: "Anlamakta zorluk çektiğimiz şey arazileri verimli kılan şeyin yüksek sayıda sürülerin otlaması olduğu gerçeği idi." Savory'ye göre hareket hayvanları aşırı otlamadan alıkoyuyor. "Hayvanları daha küçük arazilerde yoğun şekilde tutarsak ve sık sık hareket etmelerini sağlarsak onların canlı bitkileri tüketmesini engellemiş oluruz. Ve böylece seyrek bir şekilde dağılmış dışkılarını yüksek kalitede gübreye dönüştürmüş oluruz." Savory 'bütüncül yönetim' adını verdiği bu yolla Afrika'dan Avrupa'ya kadar dünya üzerinde yaklaşık 15 milyon hektarlık arazi üzerinde değişim sağlar ve lakabı ‘çölleri yeşerten adam' olur.
Anadolu Meraları'nın davetlisi olarak İstanbul'a gelen Savory, vereceği konferanstan önce soruları cevapladı. Savory, ‘Bütüncül Yönetim' adını verdiği çözüm sürecini şu sözlerle anlatıyor: “Bütüncül Yönetim, tarımsal faaliyetleri ve tarım politikalarını çevresel, ekonomik ve toplumsal olarak bütün vatandaşların çıkarına en iyi hizmet edecek şekilde bir arada düşünmektir.” Konuyu biraz daha açmasını istiyoruz. “Geleneksel tarımda zirai faaliyetlere neden olarak hep ‘ihtiyaç', ‘istek', ‘kâr' ya da ‘problem' gibi etkenler sunuldu. Bunun da seller, erozyon, kuraklık, yoksulluk, kitlesel göçler, şiddet gibi kontrol edilemez sonuçları oldu. Bütüncül Yönetim söz konusu olduğunda da tarımsal faaliyetlerin ve politikaların bir amacı oluyor elbette. Ancak bu sebepler ve şartlar diğer toplumsal etkenlerle her zaman bütüncül ele alınıyor. Geleneksel tarımda olduğu gibi sadece ‘ihtiyaç', ‘kâr', ‘istekler' gibi sebepler göz önüne alınmıyor.” Savory, bütüncül yönetim söz konusu olduğunda tarımsal faaliyetler belirlenirken insanların refah ve huzur içinde yaşadığı, güvende olduğu, yeterli besin ve temiz suyun olduğu, iyi bir eğitim ve sağlık sistemine sahip aile, arkadaşlar ve kültürel aktivitelere zamanı dengeli dağıtıldığı bir ortamı sağlayacak etkenlerin dikkate alındığını ifade ediyor. Çalışmaya başladığı her ülkede bunları temel aldığını anlatan biyolog, Türkiye'ye gelirken de aklında yine bu bütüncül anlayış olduğunu özellikle belirtiyor. Geleneksel tarımın yaptığı en büyük yanlışı soruyoruz. Cevabı şöyle oluyor: “Tarımsal faaliyeti kimyasallara ve akıllı teknolojilere dayandırması. Halbuki tarım biyoloji bilimini esas almalı. Biyoloji yerine kimya ve teknolojiye yaslanmak tarımın bugün dünyadaki en yıkıcı endüstri olmasının ana sebebi.”
Veganlar ve çevreciler bilmeden çevreye zarar veriyor
Peki ne yapmalı? Savory'ye göre nem oranı dengeli olan yerlerde toprak, biyoloji biliminin uygulanmasıyla hızla onarılabilir. Yıllık nem dağılımının dengeli olmadığı bölgelerde, yani çölleşme tehdidi altındaki tüm otlak, bozkır ve meralarda ise bu onarım süreci ancak (bütüncül planlı otlatmayla) doğru yönetilen hayvan sürüleriyle gerçekleştirilebilir. Bu noktada ‘Çölleşme ve küresel ısınmaya karşı hayvan üretiminin azaltılması gerektiğini savunan çevreciler ve vejetaryenlerin söylediklerini nereye koymak lazım?' sorusuna bir cevabı var Savory'nin. “Dünyadaki arazilerin birçoğuna bakarsak nem oranının değişken olduğunu görürüz. Bu bölgelerde bitkilerin çok büyük kısmı nemli aylarda yetişiyor. Ancak bunun neredeyse tamamı her yıl yer üstünde ölüyor. Bu bitkiler eskiden yani modern insandan önce biyolojik olarak dönüşüyordu. Otçul hayvanlar ve midelerindeki mikroorganizmaların işbirliği ile dönüşüyordu. Hayvanlar buradan uzaklaştırılınca otlaklar toprakla birlikte ölmeye başladı. Çünkü biyolojik çürümenin yerini kimyasal oksitlenme aldı. Bu da otlakların sağlığı için gerekli olan ölü bitkilerin yok olması ve yıllık bitki döngüsünün gerçeklemesi için çok yavaş bir süreç.” Çevrecilerin önerdiği gibi hiçbir teknolojinin biyolojik döngünün yerini alamayacağını ileri süren Savory, “Ateş yakma da doğal olan biyolojik döngünün yerini alamaz. Bu durumda hayvanları bitkilerin yıllık döngüsünü gerçekleştirmede düzgün bir şekilde yönetmek dışında bir seçeneğimiz yok. Bu, hayvanları endüstriyel tarımdan çıkarıp yeniden araziye sürmek anlamına geliyor. Fabrika modeli hayvancılık, çevreye, ekonomiye ve insan sağlığına yıkıcı etkisi var. Ve et yemeye yönelik artan bir öfkenin de sebebi. Suçlanacak şey hayvancılık değil o sürecin yönetim şekli. Ve veganlar ve çevrecilerin çevreyi korumak amaçlı yaklaşımları bilinçsiz bir şekilde çevreye zarar veriyor aslında.” diyor.
TED konuşmasını milyonlarca kişi izledi
Savory'yi destekleyenler olduğu gibi çok ciddi şekilde karşı çıkanlar da var. Onun bu muhalefete karşı sunduğu en güçlü argüman ise milyonlarca kişi tarafından izlenen TED konuşmasında da verdiği ABD'den bir milli park örneği. Tarih boyunca bir bozkır/otlak olan bu arazi 70 yıldır otçul hayvanlardan izole biçimde tam bir dinlendirme sürecine tabi tutuluyor. Ayrıca ABD'nin sahip olduğu tüm teknoloji birikiminin milyonlarca dolar harcanarak kullanıldığı bir arazi bu ve bunlara rağmen Afrika'da görebileceğiniz kadar vahim bir hızla çölleşiyor.
‘Kamuoyu bilinci ne durumda?' diye sorunca ‘trajik şekilde düşük' cevabını veriyor: “Çünkü bilginin yayılması ve kontrolü otoritelerin elinde ve medya da çok nitelikli değil ne yazık ki.” Ancak internet ve sosyal medyadan çok umutlu Savory. Nasıl olmasın ki? TED'de yaptığı konuşma bütüncül yöntemin duyulması ve tanınması konusunda dönüm noktası olmuş. Birçok kurum Savory Enstitüsü ile işbirliğine girmeye istekli. Savory'ye göre sıradan çiftçiler ve çobanlar genelde yeni fikirlere açıklar. Ona göre aslında hep böylelerdi. Medeniyeti mümkün kılan sebze, meyve, tahıl ve hayvan yeminin hep onlar tarafından geliştirilmesi de bundan dolayı zaten. Biyoloji bilimini esas alarak tarım yapan çok az orandaki arazinin sıradan çiftçiler tarafından yapılmasının sebebi de bu. Hükümetlerden, büyük kuruluşlardan ve üniversitelerden gelen muhalefete rağmen. Savory'ye göre halk yavaş yavaş sıradan çiftçilerin geleneksel kimyasal ve endüstriyel tarıma zorlayan otoritelerden çok daha bilimsel olduğunu görmeye başladı.
Son olarak Savory şunları diyor: “Tarım hem pratikte hem de politika ve kanunlar bazında bütüncül yönetimi dikkate almadıkça insanlığın geleceği iyi olmayacak. Yoksulluk, şiddet, sosyal düzenin çöküşü tarihte hiç olmadığı kadar yüksek derecede olacak. Ancak umudum da var. İnsan ruhu inanılmaz. Wright Kardeşler uçmanın prensiplerini öğrenince 70'lerde kendimizi Ay'a yolculuk yaparken bulduk. Hiçbir otorite insan yaratıcılığını ve ruhuna ket vuramaz. Tarımda nasıl yöneteceğimizi ve nasıl politika geliştireceğimizi öğrendik. Halk bütüncül yönetimde ısrar eder etmez insan ruhu uçmaya başlayacak.”