|
Dünyada yalnızca Güneybatı Anadolu'da görülen sığla ormanlarındaki yaban hayatı başlatılan proje kapsamında araştırılıyor.
|
9.07.2015
751
|
Muğla Orman Bölge Müdürlüğü ile Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi işbirliğinde yürütülen ve Rufford Doğa Koruma Vakfı tarafından desteklenen, “Sığla Ormanlarının Korunması” projesi kapsamında sığla ormanlarındaki yaban hayatı fotokapanlarla görüntüleniyor.
Fotokapanlar ile elde edilen bulgular ışığında nemli bir su basar orman ekosistemi özelliği gösteren sığla ormanlarında, su samuru, karakulak, porsuk, kaya sansarı, yaban domuzu, su yılanları ve tatlı su kaplumbağaları gibi yaban hayatı varlığı tespit edildi.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğretim görevlisi ve yaban hayatı uzmanı Yasin İlemin, gazetecilere yaptığı açıklamada, bu türlerden su samuru ve porsuğun sığla ormanları için anahtar türler olduğunu söyledi.
Su samurunun temiz su kaynaklarına bağlı yaşayan hassas bir memeli türü olduğunu belirten İlemin, sığla ormanlarında bozulmamış halde bulunan temiz su kaynaklarının su samuru için önemli olduğuna değindi.
İlemin, porsuk türünün de kimyasal tarım ilaçlarından dolayı tehlike altında olduğunu, sığla ormanlarının nispeten korunan alanlar olması nedeniyle porsuk gibi hassas bir yırtıcı memeli türü için kurtarılmış bölge görevi gördüğünü ifade etti.
Datça, Marmaris, Gökova, Köyceğiz, Dalaman ve Fethiye bölgelerindeki Sığla ormanlarında yaptıkları araştırmalarda insan eliyle dikim yapılmış sahaların ekolojik açıdan yaban hayatının devamlılığını sağlama da önemli rol oynadığını kaydeden İlemin, şöyle konuştu:
"Yeter ki bu dikim sahalarının bir şekilde doğal sahalarla ekolojik olarak bağlantısı bulunsun. Yerleşimler arasına sıkışıp kalmış ağaç parçalarından ziyade doğal alanlar ile bağlantılı halde olan plantasyon (insan eliyle dikim) sahalarında yaban hayatının daha rahat hareket edebildiğini gördük. Bu tarz alanlarda tür çeşitliliği de doğrudan bir artış gösteriyor."
"SIĞLA ORMANLARI ARASINDA KORİDORLAR OLUŞTURULMASI GEREKLİ"
Sığla ormanlarının günümüzde Güneybatı Anadolu Bölgesi’nde yaklaşık 2 bin 500 hektarlık bir alana sıkışıp kaldığını, bu haliyle yok oluşun eşiğinde bir değer olduğuna işaret eden İlemin, Güneybatı Anadolu’da parçalanmış bir yapı sergileyen sığla ormanları arasında koridorlar (ekolojik bağlantılar) oluşturulmasının gerekli olduğunu vurguladı.
Orman ekoloğu Dr. Okan Ürker ise proje ile geriye kalan orman parçalarının bütüncül bir hale getirilmesi ve bu ormanlardan ekoturizm, sağlık turizmi gibi sürdürülebilir sektörlere yönelik tanıtımına da katkıda bulunmayı hedeflediklerini açıkladı.
Ülke genelindeki yaklaşık 20 milyon hektarlık orman varlığının dikkate alındığında, 2 bin 500 hektarlık bir orman parçasının okyanustaki su damlası bile olamayacağını anımsatan Ürker, "Tüm yıl boyunca devam edecek projede, sığla ormanlarının mevcut varlığı, iklim değişikliği ilişkisinin araştırılması, yaban hayatı özellikleri, ormanın aroma terapi ormanı olarak kullanılabilmesinin araştırılması ve ağaçlandırma yapılabilecek koridor alanların belirlenmesi gibi çalışmalar gerçekleştirilecek" dedi.
5 YILDA 10 BİN SIĞLA FİDANI TOPRAKLA BULUŞTURULDU
Ürker, proje ekibinin farklı kurum ve kuruluşların işbirliğinde 2010 yılından bu yana parçalanmış sığla ormanlarının yeniden bütüncül bir hale ulaştırılabilmesini sağlamak amacıyla Köyceğiz ve Fethiye başta olmak üzere yaklaşık 10 bin sığla fidanının toprakla buluşturulduğunu bildirdi.
Bu rakamın henüz bir başlangıç olduğuna dikkati çeken Ürker, doğa korumada öncü olan kurum, kuruluş ve vatandaşların desteğiyle daha güçlü ağaçlandırma ve ormanlaştırma çalışmalarına ihtiyaç duyduklarını sözlerine ekledi.