Geçtiğimiz hafta Brezilya Rio de Jenario yaya JCI - TOYP Dünya'nın en başarılı girişimcisi ödülünü almaya gittik.
Brezlya, trafiği ve pahalılığı ile İstanbul'un 5 kat üstü diyebiliriz. Gittiğimiz heryerin pazarını görmeden gelmeyiz inanırmısınız 1 avuç fasülye 3 Brezilya Doları, yani 1,5 dolar. Ülkenin her yerinde Tarım Bakanlığının bilgilerinin yazılı olduğu bilboardlar var.
Tabi ki her zaman olduğu gibi gittiğimiz yerin tarımı hakkında araştırma yaptık. En güzel yazıya SAP sitesinde Dr. Deniz Gökçe'nin harika yazısına rastladık. Yazı o kadar güzel ve anlaşılırki alıntı veya yorum yapmadan paylaşmak istedim. Herkes mutlaka okumalı.
“BREZİLYA’DA TARIMA DAYALI PATLAMA?”
“Son birkaç yılldır bir ekonomik soruya cevap aramakla uğraşıyordum. Ne olmuştu da 2001 yılında en az bizim kadar siyaseten çökük ve ekonomik olarak kaosta olan Brezilya, 10 yıl sonra 2010 yılında dörtnala gitmekte idi? Tabii denilebilir ki Brezilya petrol açısından kendi kendine yeterli bir ülke ve son birkaç yılda büyük “off shore” kaynakları da buldular. Ama hemen söyleyelim, cevap petrol değil, hiç beklenmedik şekilde gerçekleştirdikleri tarım reformu! Son 30 yılda Brezilya tarım sektöründe öyle işler yapmış ki, kendini ciddi boyutta gıda ithalatçısı bir ülke konumundan, ABD, Kanada, Avustralya, Arjantin ve Avrupa Birliği ile beraber en büyük tarım ürünü ihracatçıları listesine sokmuş.
1996 ile 2006 arasında Brezilya tarım ürünleri ihracatını 23 milyar dolardan yüzde 365 arttırmış, beş misline çıkarmış. Brezilya et ihracatını 10 misline çıkarırken, Avustralya’yı da geçerek dünyanın en büyük et ihracatçısı olmuş. Brezilya Hindistandan sonra en büyük “büyük baş” hayvan besleyicisi olmuş. Brezilya dünyanın en büyük kanatlı ihracatçısı, dünyanın en büyük şeker kamışı ihracatçısı ve dünyanın en büyük alternatif yakıt erthanol ihracatçısı haline gelmiş. 1990 yılından bu yana soya fasulyesi üretimi 15 milyon tondan 60 milyon dolara çıkmış. Brezilya şu anda dünya soya ihracatının üçte birini yapmakta, sadece ABD Brezilyadan daha büyük. Brezilya ABD’yi soya fasulyesi ihracatında yakalamak üzere. Ve Brezilya ülkenin ekilebilir arazilerinin sadece yüzde 6 kadarında dünyanın toplam soya üretiminin dörtte birini gerçekleştirmiş.
Ama işin çok ilginç olan boyutları da var. Çünkü Brezilya bütün bu işleri devlet desteklemesi olmadan becermiş. OECD verilerine göre devlet desteği toplam tarım sektörü gelirinin sadece yüzde 5.7 kadar. AB’de tarım desteği tarım gelirinin yüzde 29 kadarı, OECD’de yüzde 26 kadarı ve ABD’de yüzde 12 kadarı.
Diğer taraftan Brezilya bu başarıya ormanları kesip çevreye dev zarar vermeden ulaşmayı becermiş. Amazon ormanlarına dokunmadan adeta tarım alanı yaratmış. Tarım devriminin gerçekleştiği bölgeler Amazon’dan 1000 kilometre uzaktaki bugüne kadar kullanılmayan araziler. Adları “Bahia” ve “Piaui” olan ve kendi dillerinde “cerrado” denen şimdiye kadar adı geçmemiş, duyulmamış, çok kurak ve verimsiz topraklar. Üstelik FAO verilerine göre Brezilya şu anda sadece 50 milyon hektar arazide tarım yapıyor ve daha 350 milyon hektar kullanabileceği yeddek tarım arazisi var. ABD ise 200 milyon hektar kadar arazide tarım yapıyor ve daha 200 milyon hektar kadar kullanılabilir tarım arazisi var. Yedek tarım arazisi açısından henüz potansiyelini kullanmayan üç ülke de, ek potansiyel açısından, sıra ile Rusya, Hindistan ve Çin. Brezilya’nın yedek, henüz kullanılmamış arazisi ABD ile Rusya’nın yedek arazi toplamından daha büyük. Hem de Amazon ormanlarına hiç dokunmadan.
Kaldı ki Brezilya su bakımından da, Birleşmiş Milletlerin 2009 Dünya Su Raporuna göre her yıl 8000 milyon kubik kilometrelik yenilenebilir su kaynağına sahip. Basit şekilde ifade etmek gerekirse 190 milyon nüfuslu Brezilya 4 milyar nüfuslu toplam Asya kadar suya sahip bulunuyor. Hem de Amazona dokunmadan. Tabii yedek su ve ve yedek tarım arazisi ayni bölgede değil ise işe yaramaz. Ama Brasilagro denen kuruluşa göre Brezilya her yıl 975 milimetre su alan büyük tarım arazisine sahip, bu arazilerin toplamı Afrika kadar ve dünyadaki bu tür arazinin toplamından dörtte bir kadar daha fazla.
Dünyada tarım ürünü artışının yüzde 40 kadarı verimlilik artışından ve yüzde altmış kadarı da ekilen sulu arazi artışından gelmekte. Brezilyadaki çiftçiler tarım arazisi ekiminin 1996 yılından bu yana üçte bir arttırmışlar, çoğu “cerrado” denen, çorak olduğu düşünülen arazilerde. Ama Brezilya’daki tarım patlamasının arkasındaki faktör gene de arazi veya su değil. Tarım devrimini yaratan faktörün adı “Embrepa”.
Embrepa’nın açık adı ise “Empresa Brasilieira Agro Pecuaria”, yani daha açık söylenirse Brezilya Tarım Araştırma Kurumu! Brezilya dünyanın tavsiye ettiğinin tam tersini yaparak, ama bilimsel araştırmaya dayanarak 1973 yılında devlet tarafından kurulan bu şirkette yapılan araştırmaların ve tesbitlerin uygulanması ile tarım sektörünü uçurmuş. Dünyada 1970’li yıllarda petrol fiyatları azıp da, Brezilya’da tarıma sübvansiyonlar kesilmek zorunda kalınınca, az da olsa fon tarım araştırma kurumuna akmış, fonları son derece başarılı kullanan Embrepa da dünyanın bir numaralı “tropik ortamda tarım araştırma ve geliştirme kurumu” haline gelmiş. Kurumun temel başarısı ülkenin kuzey doğusunda “cerrado” adını taşıyan, çorak bölgede, tarım üretimi patlamasını yoktan var etmek olmuş. Embrepa kimsenin tarım katkısı vereceğini düşünmediği bu topraklarda dört önemli iş becermiş.
Birincisi, kireç taşından üretilen pulverize parçalar toprağın yüzeyine dökülerek toprağın asit derecesi düşürülmüş. 1990’lı yıllarda yılda 15 milyon ton kireç taşı tarım arzilerine dökülürken, 2004 yılında bu miktar 25 milyon tona çıkmış. Bu kabaca hektar başına 5 ton kireç taşı tozu dökmek demek. Ayrıca toprağın suni gübre gereksinmesini ortadan kaldırmak için de “rhizobium” denen bir bakteri de yetiştirilerek “cerrado” toprağında nitrojeni sabitleştirmek ve toprağı gübre ihtiyacını karşı korumak adımı atılmış. Yani Embrepa boş duran toprağı alıp kullanmamış, kullanılabilecek tarım arazisini yaratmada başarılı olmuş. Bu çabanın sonuncunda başarılı da olununca bugün “cerrado” adlı topraklar, Brezilya’nın tarım üretiminin yüzde 70 kadarını üretir hale gelmişler.
İkincisi, Embrepa Afrika’ya giderek orada “brachiaria” adını taşıyan bir tür çimen bulmuş. Bu çimen farklı türlerle de aşılanarak Brezilya dilinde “braquiarinha” adı verilen ve hektar başına 20-25 ton çimen veren bir tür yaratılmış. Bu sayede çorak “cerrado” hayvan beslemek için son derece müsait bir dev mera alanına dönüştürülmüş. Otuz yıl evvel Brezilya’da kesimlik bir büyük baş hayvan dört yılda yetişirken, bugün 18-20 ay arasında sonuç alınmakta imiş. Bir adım daha atılmış ve “braquiardo” adı verilen ve daha büyük yapraklı bir tür çimen de üretilerek hayvanların daha da iyi beslenmesi sağlanmış.
Üçüncüsü, Embrepa soya fasulyasını bir tropik ürüne çevirmiş. Soya kuzeydoğu Asya’da (Japonya, Kore yarımadası ve kuzeydoğu Çin’de) yetişen bir ürün iken, Amerika kıtasında da sadece Arjantin ve ABD’de yetişirken, soya başka ürünlerle klasik şekilde aşılanarak en sıcak tropik bölgelerde bile yetişen bir bitki haline dönüştürülmüş. Yeni tür soyanın Brezilyanın asitli toprağından rahatsız olmayacak şekle dönüştürülmesi de sağlanmış. Soyanın ayrıca 8-12 hafta kadar daha kısa zamanda yetişmesi de sağlandığından, yılda iki ürün almak mümkün olmuş. Bu da verimlilik artışı demek. Bugün Brezilya’da üretilen soya türü beş yıl evvel ülkede hiç yok imiş.
Dördüncüsü de Embrepa yeni tür bir tarım yaklaşımı üretmiş. Bu türde toprak sürülmüyor. Üstelik ürün de toprağa ekilmiyor. Tarım ürünü ürünün sapının yarısından kesiliyor ve geri kalan saman tarlada kalarak çürümeye bırakılıyor. Bu organik maddeler de halı gibi toprağın üsütünü kaplıyor. Bir sonraki yılın ürünü bu yeni toprak üstü örtüye yapılıyor. Böylece toprağın nadasa bırakılması, sürülmesi gibi işler gerekmiyor. 1990 yılında hububat tarımının yüzde 2.6 kadarı toprak sürülmeden bu metotla yapılırken, şimdi ise tarımın yüzde 50 kadarı bu metotla yapılmakta. Aynen ilkokul çocuklarının tabaktaki pamuk üzerinde fasulya yetiştirme deneyleri gibi bir şey!
Bütün bu adımlardan sonra ise en önemli noktaya gelinmiş: yani tarım ile hayvancılığı birleştirmek. Tarlalar sıra değiştirilerek hem hayvancılık hem de tarım için kullanılıyor. Ama tarlaların ortasına ağaç da dikilerek hayvanların onlardan da beslenmesi sağlanıyor. Bu mera arazilerinin de önemli ölçüde korunmasını getiriyor. Böylece hayvancılık ile tarım arasında rotasyon sağlanarak tüm arazilerin kullanılır olması Amazon ormanlarını keserek tarım arazisi ve mera kazanma türü girişimlere gerek bırakmıyor.
Brezilya’da tarım üniteleri ya çok büyük verimli işletmeler ya da amatörce işletilen küçük ve verimli olmayan çiftlikler. Ülkenin küçük tarım işletmeleri tüm 5.6 milyon işletmenin yarısını oluşturuyor, ama ülkenin tarım üretimin sadece yüzde 7 kadarını gerçekleştiriyor. Geri kalanlar içinde en büyük ticari işletmelerden oluşan 1.6 milyon adet kadar en büyük işletme ise, ülkenin tarım üretiminin yüzde 76 kadarını oluşturuyor. Ama küçük çiftlikler de ülkeye yük değil, birçoğu kanatlı hayvan üretimine dönük ve ülkedeki ihracatın artmasına ve işsizliğin da azaltılmasına önemli katkı yapıyorlar. Brezilyanın yaklaşımı dünyada genel kabul gören yaklaşıma ters. Dünya genelinde küçük işletmeleri korumak ve organik tarıma ağırlık vermek, genetik modifikasyondan ve kimyevi gübrelerden kaçmak ve tarıma sübvansiyon makbul.
Brezilya ise büyük işletmelere, akıllı genetik modifikasyona, yeni teknolojilere ve bilimsel araştırmalara dayanıyor. Devletin fonksiyonu sübvansiyon vermek değil, bilimsel araştırmaya ve bilimsel uygulamaya katkı yapmak. Brezilya’nın metodları müthiş verimli, üstelik Brezilya gibi tropik iklimi olan Afrika ve Asya’daki fakir ülkelerde de uygulanabilir cinsten bir tarım yaklaşımı ve genel kanının tersine de insana da zararı yok! Yani yapılanlar müthiş ve ülkeyi hızla kalkındırıyor!
Dr. Deniz Gökçe”