Beslenme bozukluğu, yetersiz beslenme, mikro besin element eksikliği ve aşırı kiloluluk - obezitenin genel tanımıdır.
4.04.2014
1061
Maalesef bu bozukluk, tahmin edilemeyecek yükseklikte ekonomik ve (Rapor) sosyal bedele mal olmaktadır. FAO’nun son tahminlerine göre dünya nüfusunun yüzde 12,5’i (868.000.000 kişi), yetersiz beslenmektedir. Yine dünya çocuklarının yüzde 26’sı büyüme geriliği görülmektedir. 2 milyar insan bir veya birkaç mikro besin element eksikliğinden muzdariptir. Diğer taraftan 500 milyonu obez olmak üzere, 1,4 milyar insan da aşırı kiloludur. Tüm bu beslenme bozukluklarına, birden fazla şekliyle, her ülkede rastlanabilir.
Beslenme bozukluğunun -sosyal maliyetinin ötesinde- üretkenlikteki düşüş ve tedavi harcamaları ile birlikte yıllık dünya gayrisafi hâsılsının %5’i olan 3,5 trilyon US$’lık (kişi başına 500 US$) bir maddi bedeli vardır. Söz konusu meblağın tam olarak dökümü yapılmamışsa da; 2010 yılında aşırı kilo ve obezitenin risk faktörleri ile birlikte dünyaya maliyeti 1,4 trilyon US$ olarak tahminleşmiştir. Durum ülkemiz için de alarm vermektedir. Çocuklarımızın %12’sinde büyüme geriliği, %33’ünde kansızlık, %12’sinde vitamin A eksikliği, %61’inde iyot eksikliği gözlemlenmiştir. Yetişkinlerimizin de %29’u obezdir. İyot eksikliği ve obezite açısından çizelgede listelenen dünya ortalamasından, Almanya ve Hindistan’dan ne denli yüksek oranlarda olduğumuz dikkat çekicidir.
Söz konusu maliyetin düşürülmesi ve daha iyi beslenmeyi sağlayacak gıda sistemleri tarımla başlar. Tarım, bir geçim kaynağı olmanın ötesinde, gıda üretiminin kaynağıdır. Dolayısıyla üretimden işlemeye, depolamaya, taşımaya ve pazarlamaya kadar tüm evrelerde, beslenme bozukluğunun asgariye düşürülmesi açısından önemli role sahiptir.
İlaç ve gıda sanayi, mikro besin element eksikliğini giderecek ticari ürünleri pazara süre dursunlar, bu konuda, eksikliği dile getirilen elementlerce zenginleştirilmiş bitkiler de devreye girmektedir. Örneğin yağ asidi omega-3’ce zenginleştirilmiş kolza, antioksidan likopence zenginleştirilmiş domates, folik asidi yükseltilmiş marul gibi… Ancak konunun önemli olması nedeniyle, Dünya Sağlık Örgütü, Gıda ve Tarım örgütü ve CGIAR (Consultative Group for International Agricultural Research) gibi üst örgütler bu konuda daha ciddi adımlar attılar ve 2004 yılında, klasik ıslahla bitkilere eksikliği çekilen söz konusu vitamin veya mikro besin elementlerini kazandıracak gen transferi çalışmalarını başlattılar. Bu uluslararası program, HarvestPlus Challenge[1], doğrudan bitki yaprak, kök ve tohumu tüketerek gizli hastalıkların önlenmesi amacıyla birçok türde çeşit geliştirip üreticiye ulaştırmayı başarmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki mikro besin element eksikliğini kapatacak bu yeni tescillerden bazılarına bir göz atalım:
• 2011 yılında Kongo’da vitamin A’ca zenginleştirilmiş kasava çeşitleri;
• 2012 yılında yine Kongo’da demirce zenginleştirilmiş bakla çeşidi;
• 2012 yılında Zambia’da vitamin A’ca zenginleştirilmiş mısır çeşidi;
• 2012 yılında Hindistan’da demirce zenginleştirilmiş cin darı çeşidi;
• 2007 yılında Uganda ve Mozambik tarımı için vitamin A’ca zenginleştirilmiş tatlı patates çeşidi;
• 2013 yılında Hindistan ve Bangladeş için çinkoca zenginleştirilmiş çeltik ve Hindistan ve Pakistan için yine çinkoca zenginleştirilmiş buğday çeşitleri.
Buraya klasik ıslah başarıları, çeltikte A vitaminince zenginleştirmeyi amaçlayan ve dünyada ALTIN ÇELTİK diye bilinen biyoteknoloji projesi ile sürdürüleceğe benzemektedir. Biyoteknoloji karşıtlarınca hiç de mantıklı görülmeyen savlarla (vitamin A hapı ile vitamin alımı daha ucuz ve pratik olurmuş!) karşılaşan ve dünyada 700 milyon çocuğu ilgilendiren bu projenin 2014 yılında ilk ürününü vermesi beklenmektedir. Greenpeace bünyesinde, kurucularının bile kurumdan ayrılmasına neden olan bu “GOLDEN RICE” gelecek bloğumuzun konusunu oluşturacaktır.
Son yıllarda bazı ülkelerde yetersiz beslenme konusunda önemli adımlar atılmış ve bazı ilerlemeler sağlanmıştır. Buna rağmen, iyi beslenmek amacıyla gıda sistemlerinden daha iyi faydalanma arayışlarına gereksinim duyulmuştur. Beslenme bozukluğunun ve onun altında yatan nedenlerin karmaşıklığı bu yaklaşımların çok disiplinli ve çok sektörlü olmasını zorunlu kılmaktadır. Hepsinden önce de, karar verici makamların bu konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Nazimi Açıkgöz