Sessiz sedasız bir direniş vardı, hepimiz iş güç peşindeyken gizliden bir kampanya sürüyordu. Köylüler gece nöbetleri tutuyor bahçelerinde ve direniyordu. Aslında Gezi örneğiydi her ne kadar gezi parkı olayları tüm dünyada duyulsa da, ikinci bir Gezi vakası sürüp gidiyordu sessiz bir başlangıçla, neresi mi YIRCA...
Gezi olaylarından sonra Taksim’e hiç gittiniz mi? Her yer betonarme bir avuç ağaç kalmış o da zoraki, ne canlar yanarak uğrunda hem de... Taksim bize küsmüş biz ona, Taksim ağlıyor fakat yine de Gezi ağaçları genç insanlara ve kırmızı elbiseli kadına teşekkür ediyor... Bize kızanlar oldu nasıl mı? “insanlar ölüyor, 2 ağaç için mi bu? Hayır 2 ağaç için değil tüm bunlar gelecek için, doğa için, çocuklar için, küresel felaketlerden uzaklaşmak için. Konu ağaç değil, siz hiç açlıkla terbiye oldunuz mu? Orman olmazsa, ağaç olmazsa, heryer beton olursa, çölleşeceğimizi bilmiyor musunuz? Afrika’yı ibret almıyor musunuz? Tuğla mı yemeyi düşünüyorsunuz?
YIRCA Köylüleri direniyor, Diren Yırca, neden mi? Çünkü yıllarca emekle çocukları saydıkları ağaçlar kesilecekti.
Onları dövdüler, sövdüler, feryat eden teyzeler, ağlaya ağlaya röportaj veren muhtar, bir anda kesilen daha doğrusu katledilen 6000 çocuğu için ağlıyor. Adam ağlamaktan konuşamaz durumda, ne kadar acı bir durum.
Markette zeytin varsa, zeytinyağı varsa zeytin ağaçlarımız olduğu için, nasıl bir mantıktır bu? Doğuya niçin kurulmuyor fabrikalar, enerji istasyonları, bakın orada insanların işe ve fabrikaya ihtiyacı var, üstelik arazileri de uygun. Bırakın verimli tarım arazilerini ve ormanları...
Çalıştığınız şirketiniz iflas etse, eve ekmek götüremeyecek duruma gelirseniz ne yaparsınız, isyan etmez misiniz?
Peki ne için bu, bir maden için, insanlar yok paraya orada çalışsınlar, sağlıklarından olsunlar ve hatta göçük altında ölsünler diye mi? Dün ki olayı ne çabuk ta unuttuk öyle!
Localar sürekli bastırıyor, zeytin yasası değişsin ve zeytinler kesilsin, yerlerine madenler yapılsın, termik santraller yapılsın, oteller, tatil köyleri yapılsın diye.
Evet, nihayet durdurma kararı alındı, YIRCALILAR kazandı, 6000 evladını kaybettikten sonra, 20-30 yaşında verimli ağaçlar kesildi, teyzeler yerlerine yeni fidanlar diktiler. Dün gördüm haberlerde kesilen zeytinlerde hasat yapıyorlardı, en acı hasattı bu, can çekişen ağaçların dallarından toplanan... Neyseki katliam durdu, fakat şimdilik, fakat site ve ev yapmak uğruna başka yerlerde de ağaç katliamları hızla devam ediyor, YAZIK... Dağ taş zeytin mi oldu?
Birkaç gün önce sosyal medyada bir paylaşım gördüm ve bu talanın altında başka oyunlar dönüyor kesin. Bir Yahudi zeytin ağacının arkasına gizlenmiş, neymiş efendim zeytin ağacı Yahudiyi koruyacakmış. Buradaki amaç belli müslümanları gaza getirmek, kutsal zeytin ağacına uğursuz dedittirmek ve ağaçların kesilmesine ses çıkarmalarını engellemek. Ne demek oluyor bu? Din tüccarları yine insanların dini duygularıyla amaçlarını gerçekleştirecek ve gerçekte olmayan birşeyi varmış gibi gösterecek. Böyle bir durum kesinlikle yoktur, öyleyse bunu kutsal kaynaklar ile kanıtlayalım öyleyse...
Bahsetmiş oldukları ağaç zeytin değil “GARGAT AĞACI”... Hadis-i Şerif’te, Yahudilerin taşların ve ağaçların bile arkasına saklanacağı, buna karşın Gargat ağacından başka bütün taş ve ağaçların: "Ey Müslüman, Ey Allahın kulu, Yahudi arkamdadır, gel onu öldür" diyeceği ifade ediliyor. (Buhârî, Tecrid, IX, 73; Tirmizî, Birr, 25; Fiten, 2; et-Tâc, I, 25).
Bahsi geçen hadis-i şerif Sahih-i Müslim’de; “Öyle ki Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak ama ağaç ve taş dile gelerek 'Ya Müslim! Ey Allah (c.c.) kulu! Gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır. diyecek. Sadece 'gargat' ağacı bunu söylemeyecek çünkü o Yahudi ağacıdır” buyuruluyor. (Kitab-ul Fiten H. 2239).
Eski Ahit'e göre zeytin, refahın ve bolluğun sembolüdür ve yalnız Eski Ahit değil, tüm kutsal kitaplarda zeytin ağacı kutsallığın, bolluğun, adaletin, sağlığın, gururun, zaferin, refahın, bilgeliğin, aklın, arınmanın ve yeniden doğuşun, kısaca insanlık için en önemli erdem ve değerlerin sembolüdür.
Nuh Tufanında, Tufan durulduğu zaman Hazret-i Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercini güneşin battığı yere doğru salar. Sular çekilmediği için güvercin gemiye döner. Hz. Nuh, yedi gün sonra güvercini tekrar salar. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelir. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlar. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin, bolluğun, esenliğin ve barışın simgesi olur. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.
Medeni dünyanın ilgisini çok az şey zeytin ve zeytinyağı kadar çekebilmiştir. Geçmişi günümüzden 10 bin yıl öncesine dayanan zeytin, birçok efsanenin de kaynağı olmuştur. Yunanlı sporculardan, azizlere ve ilk hekimlere kadar eski tarihin tanrı ve tanrıçaları tarafından kutsal sayıldı zeytin.
Tüm semavi dinlerde adı geçen 5 meyve vardır!
Zeytin, İncir, Hurma, Üzüm ve Nar…
Zeytinyağı; Allah'ın bütün kutsal kitaplarında anılır.
Tevrat ve İncil de Zeytin kelimesi 140 kez geçer,
Kuran-ı Kerim de Zeytin kelimesi 4 Surede 6 kez geçer. (Tin Suresi, Nur suresi, En’am suresi, Nahl Suresi)
Kudüs’ün doğusunda kalan “Zeytinlik Dağı” da üç semavi din olan Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık için kutsal sayılır.
Kur'an-ı Kerim’de
Nur Suresi'nde; zeytin şöyle geçmektedir: “Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. '' der (Nur suresi 35. Ayet).
Tin Suresi’nde; “İncire ve Zeytine ant olsun”. Tin Suresi insan yaradılışının Ahsen-i Takvim sırrını açıklaması yönünden anlamlıdır. Bazı yorumculara göre de Tin; İncir ağacını anlatır. Ayetin Batıni yorumunda incir çekirdeğinin erkeğin üreme hücresini, zeytinin kadının yumurta hücresini simgelediği varsayılır.
En’am Suresi’nde; Ayet 99. O gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Herbiri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gösteren) ibretler vardır.
Nahl Suresi’nde; “Sizin için gökten su indiren O’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.” (Nahl Suresi, 10–11)
Umarım bu oyunu bozarız... Fındık bizde yetişiyorsa, Türk fındığı el üstündeyse, Dünya Türk kirazını biliyorsa, marketlerde 5 adet Türk Kirazı 3 Dolara satılıyorsa, demekki Türk Zeytini adım adım ilerleyecekken, buna engel olmaya çalışılıyor. Belki de zeytinyağı yemeyip te, GDO ürünü mısırların yağını mı yiyeceğiz. Hani seneler önce tereyağ yemeyin zararlı diyerek, bize Amerikan oyunu margarinleri yedirmek istedikleri gibi mi? Çocuklarımızı süt tozu yüzünden çocuk felci olmaları gibi bir oyun mu bu?
Kaynak: apelasyon.com