Binlerce yıllık tarihi boyunca hemen her daim göç almış; enerjisini ve rengini bu göçlerin getirdiği çeşitlilik sayesinde kazanmış; fevkalade güçlü, fevkalade ışıklı bir çekim merkezidir İstanbul. Öyle ki pek çokları gelmiş, geçmiş, kimi de ama tepelerine, rüzgârına, Boğaziçi'ne, balığına, erguvanlarına, sularına, camilerine, siluetine âşık olmuş, öyle kalmıştır bu şehirde. Işığından, renginden kaynaklanmaz cazibesi sadece; İstanbul kucaklayıcıdır da. Nereden geldiğine bakmaz, kucak açar herkese. Gelip geçene gösterdiği bu bitmez tükenmez konukseverlik bir yana, İstanbul, ama, her şeyden önce ona sahip çıkanındır..
Oysa 15 milyona dayanmış nüfusu, çılgınca yayılan ve her an biraz daha yükselen binaları, yok olan memba suları, fıstık çamları ve balığıyla, eğer bir durup bakmaz, ona sahip çıkmazsak, geçmişin fotoğraflarında sararan bir anı olmak üzere, bugünlerde.
Lüferin de dahil olduğu "Boğaz'ın Beş Efendisi" üzerine yazan Artun Ünsal'ın verdiği bir röportajda "Bu kitapta ben aslında bir güzelleme yazdım, amacım oydu; ama yer yer bir cenaze marşı havası da var." demesi boşuna değil..
O İstanbul ki kıtaların buluştuğu bir noktada kültürler arası köprü vazifesi görmesi bir yana, 3000 yıllık muazzam geçmişi, imparatorluklar başkenti kimliği ve ekolojik bir koridor olarak fevkalade değerli Boğaz’ı ile, aslında, bir dünya kültür mirasıdır da... Yok, olan bir miras, ama. Durup bakmamızı, ona sahip çıkmamızı bekleyen bir miras...
İstanbul kültürü, tarihi ve onu bereketli kılan tüm kaynakları ile ortak mirasımızdır.
Dileriz bundan böyle her yıl Ekim ayının 3. Cumartesi'si kutlamayı arzu ettiğimiz İstanbul'un Lüfer Bayramı, lüferle kısıtlı bir bayram olmasın, uskumruyu, fıstık çamlarını, erguvanları, memba sularını, çeşmeleri.. İstanbul'u alsın beraberine; bu bayram İstanbul'a sahip çıkanların gururu olsun, bu gurur da ortak mirasımızın bereketine teminat olsun.
İstanbul Lüfer'e Hasret Kalmasın!
Program Detayı için:
http://www.fikirsahibidamaklar.org/